Kontrgerillada eğitim gördüm 
Uyuşturucu Baronu Hüseyin Baybaşin: "Tansu Çiller'in 'PKK'ya yardım eden işadamlarını biliyoruz. Hesap soracağız' 
ifadesinden sonra başlayan faili meçhul cinayetlerin ölüm listesini Demirel 
hazırlattı. Turgut Özal'ın adı da listedeydi. Ölüm listesinin uygulama 
aşamasında Mehmet Ağar devreye girdi. Ağar, Demirel'in pis işlerini yapar. 
'Çiller'in fedaisi' Ağar'da bu cinayetlerle ilgili belgeler var. MİT'in de 
olanlardan haberi var. 1970 yılında Kayseri Palas Oteli'nde 'kontrgerilla' 
eğitimi aldım." 
 
27.01.2010 -
Baybaşin'in Taraf gazetesinde 3 - 4 - 5 Ocak 2010 tarihlerinde yayımlanan 
itirafları, pek çok önemli iddiayı da beraberinde getirdi. İstanbul Cumhuriyet 
Başsavcılığı'nın Baybaşin'in ifadesini almak için harekete geçmesine sebep olan 
itiraflarında, Tansu Çiller'in "PKK'ya yardım eden işadamlarını biliyoruz. Hesap 
soracağız." ifadesinden sonra başlayan faili meçhul cinayetlere değinen Baybaşin, 
ölüm listesini Demirel'in hazırlattığını öne sürmüştü. Baybaşin, Turgut Özal'ın 
isminin de listede yer aldığını iddia etmişti. Ölüm listesinin uygulama 
aşamasında Susurluk davasında da yargılanan Mehmet Ağar'ın devreye girdiğini 
iddia eden Baybaşin, Ağar'ın Demirel'in pis işlerini yaptığını savunmuştu. 
'Çiller'in fedaisi' diye nitelediği Ağar'da bu cinayetlerle ilgili belgelerin 
olduğunu ileri süren Baybaşin, MİT'in de olanlardan haberdar olduğunu 
belirtmişti. 1970 yılında Kayseri Palas Oteli'nde 'kontrgerilla' eğitimi 
aldığını ifade eden Baybaşin, o dönemde askeri bölgelerde ve Halkevleri'nde 
gençlerin bu şekilde eğitildiğini anlatmıştı.  
 
Kontrgerillada eğitim gördüm
  03.01.2010 - Halen Hollanda’da cezaevinde 
yatan Hüseyin Baybaşin Taraf’a konuştu: Bizi resmi araçlarla Metris’teki askeri 
alana götürüp, eğitirlerdi. Mumcu ile görüşemeden öldü. Taraf, eroin ticareti, 
cinayete teşebbüs ve rehin alma suçlarından 1998’de Hollanda’da yakalanan ve 
2002’de müebbet hapis cezasına çarptırılan Zootermeer Hapishanesi’ndeki 
uyuşturucu kaçakçısı Hüseyin Baybaşin’e ulaştı. 
 
90’lı yıllarda adı sık sık gündeme gelen ve kendisini Diyarbakırlı Kürt işadamı 
olarak tanıtan Hüseyin Baybaşin, yanlızca Türkiye’de değil Avrupa’daki 
uyuşturucu ticaretinde de rol oynadı. Dünyanın uyuşturucu merkezi Kolombiya’daki 
ünlü Medellin kartelinin patronu Escobar’a benzetilen Baybaşin, uyuşturucu 
savaşlarının sorumlusu olarak gösterilse de, kendisinin uyuşturucu 
kaçakçılığıyla hiçbir ilgisinin olmadığını savundu. 
 
Beyazıt Marmara Kıraathanesi
  Taraf’a önemli açıklamalarda bulunan 
Baybaşin, 1970 yılında Diyarbakır’dan İstanbul’a gelerek Beyazıt Gedikpaşa’daki 
Kayseri Palas Oteli’nde kontrgerilla eğitimi gördüğünü ileri sürdü. Baybaşin 
şunları söyledi: “Kontrgerilla adını bilmezdik o zamanlar. 70’li yıllarda ülkücü 
gençler başta olmak üzere çok sayıda genci Beyazıt’taki Marmara Kıraathanesi’nin 
önünde toplarlardı. Gençler resmi araçlarla Metris’teki askeri alana götürülüp 
burada eğitilirlerdi. Oradan da kimileri Erdek, kimileri Ankara, kimileri 
Çanakkale (Daha çok Çanakkale) kimileri Balıkesir, Yozgat ve Kayseri bölgelerine 
gönderilirlerdi. 
 
Örgüt kurup yönetirlerdi
  Sivil olanlar da spor salonları veya kültür 
faaliyetleri adı altında üniversitedeki yeteneklerine göre uzmanlaştırılırdı. 
Diğer yandan Halkevleri aynı şeyleri yaptırıyordu. Böylece seçilen bazı insanlar 
ticaret, eğitim, siyaset, istihbarat, emniyet alanlarında görev alırdı. Solcu, 
sağcı, dine dayalı örgütler bunların içinden seçilen insanlara kurduruluyordu. 
Sağcı olan solcu görev, solcu olan sağcı görev alabiliyordu. Suç işlemeye yatkın 
olanlara ön cephe işleri yaptırılırdı. Hapishanelerden bile insan toplarlardı. 
Ben eğitim gören çok insan tanıdım. Onların kaldıkları yerleri de gördüm. Ben de 
Beyazıt Gedikpaşa’da yakınım olan bir polis emeklisine ait Kayseri Palas 
Oteli’nde çalışıyor ve Metris’te çeşitli eğitimler görüyordum.”  
 
Paşa Güven’le Avrupa’da görüştük
  1970’li yıllarda Dev-Sol hareketinin 
kurucularından olan ve 1980’li yıllarda yurtdışına çıkan Paşa Güven’le Avrupa’da 
sık sık görüştüğünü iddia eden Baybaşin, “Paşa Güven ile birlikte eğitim 
görmedim. O ortamdan Paşa’yı tanıyordum. Birlikte (1976) Bayrampaşa’da 
cezaevinde yattık. Sonra Avrupa’da karşılaştık. 1984’de sürekli görüşürdük, 
haberleşirdik. Necdet Küçüktaşkıner ile Avrupa’yı geziyordu. Öylesi ortamda 
alanlarda eğitim gördüğünü ben de onu tanıyan herkes de bilir. Emniyet ve 
istihbarat kurumları dönemi ve gelişmeleri çok daha iyi ve doğru bilirler” dedi. 
 
Mumcu’yla görüşecektim ama ölüm haberi geldi
  25Aralık 1956 yılında 
Diyarbakır Lice’de doğan Hüseyin Baybaşin’in hayatı 1970 yılında İstanbul’a 
gelmesiyle değişti. 1990’lı yıllarda Tansu Çiller tarafından hazırlandığı iddia 
edilen “Ölüm Listesi”nin üst sıralarında yer alan Baybaşin, 1992’de İstanbul’da 
saldırıya uğradı. Saldırının ardından eşi ve iki çocuğuyla birlikte Güney 
Afrika’ya kaçan Baybaşin, Uğur Mumcu ile görüşmek üzere Azerbaycan’a gitmiş: 
“Uğur Mumcu’yla Azerbaycan’da görüşmek için yola çıktım, kısmet olmadı. Mumcu 
yerine ölüm haberi geldi.” 
 
24 Aralık 1995’de Belçika’dan Hollanda’ya geçerken yakalandığını anlatan 
Baybaşin şöyle devam ediyor: “Yolların hepsi kapatılmıştı. Operasyona Özel 
Timler ve askeri polisler de katılmıştı. 2004 yılına hadar hapishanede ağır 
tecritte kaldım. Bu sürede işkenceler gördüm. Hapishanede annem ve beş yaşından 
küçük olan Kürtçe’den başka hiçbir dil bilmeyen çocuklarımla konuşmam 
yasaklandı.” 
 
Paşa Güven: Dev-Sol’un infaz ettiği kurucusu
  Paşa Güven, Dursun Karataş 
ve Bülent Uluer ile Dev-Sol örgütünün kuruluş aşamasında yer aldı.12 Eylül 1980 
darbesinin ardından yurtdışına kaçan Güven, burada örgütün Avrupa sorumlusu 
oldu. Daha sonra örgütün parasını kendi amaçları uğrunda kullandığı iddiasıyla 
ölümle cezalandırıldı. Türkiye’de Dev-Sol’a yönelik operasyonların yapılmasıyla 
Dursun Karataş ve yönetici kadrosu yakalandı. Güven, iddiaya göre Avrupa’da 
örgüte maddi yardım için uyuşturucu kaçakçılığı ve kara para aklama işleriyle 
uğraştı. Paşa Güven, 11 Temmuz 1991’de Fransa’da üyesi olduğu örgüt tarafından 
öldürüldü. 
 
Baybaşin’le nasıl görüştüm
  Hüseyin Baybaşin’le kaldığı Zootermeer 
Hapishanesi’nde görüşmek için cezaevi yönetimine başvuruda bulundum. Yönetim 
görüşme talebini olumlu karşıladı. Ancak görüşme zamanına dört saat kala 
Hollanda Adalet Bakanlığı, Cezaevi Müdürü Ferry de Neyn’e ivedi bir faks çekti. 
Adalet Bakanlığı yazısında, benimle Baybaşin’in kesinlikle görüşmemesi gerektiği 
söyleniyordu. Müdür Neyn bize “Görüşme bakanlıkca iptal edildi” dedi. Hollanda 
kanunlarına göre cezaevinde yatan bir kişiyle görüşme talebi cezaevi yönetimi 
tarafından karara bağlanıyor. Buna rağmen iki gün önceden kabul edilen 
görüşmenin randevuya saatler kala bakanlıkça iptal edilmesi kafalarda soru 
işareti bıraktı.  
 
Fotoğraf çekince olan oldu
  Bu olay üzerine hazırladığım soruları 
Baybaşin’e gönderdim. Baybaşin de sorulara yazılı yanıt verdi. Bu sırada cezaevi 
önünde çektiğim fotoğraflar nedeniyle gözaltına alınma tehlikesi de geçirdim. 
Çektiğim bir fotoğraf karesinden sonra cezaevinin çıkış kapıları kapandı. 
Hapishanenin giriş kısmından iki polis, yanıma gelerek fotoğraflara bakmak 
istedi. “Cezaevine saldırı riski nedeniyle çektiğiniz fotoğrafları kontrol etmek 
zorundayız” gibi bir gerekçe gösteren görevliler, fotoğrafları tek tek 
inceleyip, suç unusuru olmadığına kanaat getirdikten sonra, bölgeden ayrılmama 
izin verdi. (Taraf) 
 
Ölüm Baba’nın emri
  04.01.2010 -
Hollanda’da kaldığı cezaevinde konuşan Hüseyin Baybaşin: Demirel’in ölüm 
listesini gördüm ve ülkeyi terkettim...
Hollanda’da tutuklu bulunan Hüseyin Baybaşin, 1994’te dönemin Başbakanı Tansu 
Çiller’in “PKK’yı finans eden işadamlarını biliyoruz. Hesap soracağız” 
şeklindeki açıklamasının ardından başlayan Kürt işadamlarına yönelik seri 
cinayetlerle ilgili önemli açıklamalarda bulundu. İnfaz kararını Süleyman 
Demirel’in verdiğini öne süren Baybaşin, öldürülecek kişilerle ilgili listeyi 
gördükten durumu eski Askeri Yargıtay Başkanı İlhan Şenel’e aktardığını söyledi. 
Baybaşin, infaz listesinde ismi yer alan ancak daha sonra öldürülen Kürt 
işadamlarından Behçet Cantürk, Savaş Buldan ve Adnan Yıldırım’ı tedbir almaları 
yönünde uyardığını belirterek, “Behçet Cantürk’e ‘Türkiye’den çık yoksa seni 
öldürecekler’ dedim. Kendisi Süleyman Demirel’e güvendi ve Türkiye’den kaçmadı. 
Demirel’le ortaklığı vardı, Kıbrıs Yatırım Bankası’nda da ortaktılar. Behçet’le 
listede adı olanlara haber verdik, ölüm listesi hakkında birçok yetkiliyle 
konuştuk” dedi. 
 
1998’de Hollanda’da yakalanan ve 2002’de müebbet hapis cezasına çarptırılarak 
Zootermeer Cezaevi’ne konan Hüseyin Baybaşin, Taraf’a çok önemli açıklamalarda 
bulundu. Önceki gün “Metris’te kontrgerilla eğitimi” gördüğünü itiraf eden 
Baybaşin, 1994 Kasım ayında dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in “PKK’yı finans 
eden işadamlarını biliyoruz. Hesap soracağız” şeklindeki açıklamasının ardından 
başlayan Kürt işadamlarına yönelik cinayetlerin perde arkasını anlattı.  
 
Listeyi Demirel hazırlattı
  Ölüm listesinin Süleyman Demirel’in emriyle hazırlatıldığını iddia eden Baybaşin, 
listeyi öğrendikten sonra birçok kişiye haber verdiğini ve ardından Türkiye’yi 
terk ettiğini söyledi. Ölüm listesinde Kürt işadamları ve politikacıların 
yanında Turgut Özal gibi devlet adamlarının da olduğunu belirten Baybaşin, “Kürt 
işadamları gibi Kürt politikacıları, yazarları kısaca Kürt kimliklerini 
boyunlarından çıkarmayan insanları imha etme kararını Süleyman Demirel 
vermiştir. Bu kararı kamuoyuna açıklayan Tansu Çiller’dir. Bu listeyi oluşturma 
kararı Çiller ve Mehmet Ağar’ın kendi başına yapabileceği işler değildir. 
Amaçları da ortalığı karıştırıp kendi suç örgütleri için rant ortamı 
oluşturmaktır. Çok kişiyi tanıyordum listeden. Benim de ismimin yer aldığı 
listede tanımadığım isimler de vardı. Savaş Buldan da Adnan Yıldırım da listeden 
haberdardı. Diğer öldürülenler hakkında da bilgilerim vardı” dedi. 
 
“Cantürk’e bilgi verdim”
  Ölüm listesini 1991’de öğrendiğini belirten Baybaşin, konuyu devlet görevlileri 
ve 1994’te Sapanca’da öldürülen Behçet Cantürk’le uzun uzun konuştuğunu söyledi. 
Cantürk’e “Türkiye’den çık yoksa seni öldürecekler” dediğini aktaran Baybaşin, 
şöyle devam etti: “Kendisi Süleyman Demirel’e güvendi ve Türkiye’den kaçmadı. 
Demirel’le ortaklığı vardı, Kıbrıs Yatırım Bankası’nda da ortaktılar. Behçet’le 
listede adı olanlara haber verdik, ölüm listesi hakkında birçok yetkiliyle 
konuştuk... Behçet Cantürk, Yahya Demirel ve Hacı Ali ile her gün görüşürdü. 
Ağar’a rüşvet verdiğini ben duymadım. Cantürk’ün Demirel ailesinde milyon 
doların üstünde parası vardı. Öldürülmesine Demirel izin vermeseydi, o aileye 
güvenmeyip kendisini korusaydı ölmezdi.” 
 
“Demirel’i tehdit ettim”
  Kendisine ve ailesine yapılan baskılar nedeniyle Demirel’le görüşerek 
konuştuğunu söyleyen Hüseyin Baybaşin, “İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, Askeri 
Yargıtay Başkanı İlhan Şenel Paşa ve daha birçok yetkiliye de durumu bildirdim. 
Bu olayın ardından işyerlerim ve yakınlarıma saldırı ve baskılar arttı, 
saldırıya uğradım. Ben liste hakkında devlet yetkililerine bilgi verdim. Baktım 
tüm yollar Demirel’in kendisine bağlanmış, ben de kendi önlemlerimi aldım. Basın 
mensuplarıyla konuştum. Süleyman Demirel’in kendisine de ‘Ailemin herhangi bir 
bireyine zarar verilirse kendisinin, ailesinin ve yakınlarının çocuklarına 
kadar’ öldüreceğimi söyledim. ‘Ankara’yı yakacağımı, aileme silah alıp savaşarak 
öleceğimi’ söyledim” dedi.  
 
(Daha önce burada yer almakta olan iki paragraf, İlhan Şenel'in eşi Tülin Şenel'den cevap ve düzeltme talebi 
üzerine kaldırılmıştır.) 
 
 
“Kocadağ Ağar’ı suçladı”
  Baybaşin, 1984 tarihinde ‘Babalar Operasyonu’ sırasında Ankara’da Behçet Cantürk 
ile ilişkili olarak sorgulanan Susurluk kazasında hayatını kaybeden Hüseyin 
Kocadağ’ın, Cantürk’ün yoldan alınmasını organize ettiğini iddia etti. Baybaşin, 
“Hüseyin Kocadağ, Behçet’in işinden evine giderken yoldan alınmasını organize 
ediyordu. Cinayetin ardından Hüseyin’le konuştum bu konuyu. ‘Behçet’i 
öldüreceklerini bilmiyordum. Ankara’ya götüreceklerdi ama öldürdüler’ dedi. 
Kocadağ bana telefonla anlattı. Ağar’ı suçladı inanmadım” dedi.  
 
Cinayetlerin sırrı Ağar’da
  Ölüm listesi hakkında Mehmet Ağar’la da görüştüğünü belirten Baybaşin, Kürtlerin 
öldürülmeye başlamasından sonra ilişkilerinin koptuğunu ifade etti. Ağar’ın 
elinde dönemi aydınlatacak belgelerin olduğunu söyleyen Baybaşin bildiklerini 
şöyle anlattı, “Mehmet Ağar’la ölüm listesini konuştuk. ‘Beni aşıyor Hüseyin, 
bunlar babanın emridir’ diyerek Demirel’i kast etti. Mehmet Ağar kanunsuz 
işlerde Demirel’in çobanlığını, Çiller’in fedailiğini yaptı. Ama Ağar’ın da 
Çiller’in de patronu Demirel’di. Bu suçların hepsi MİT arşivinde vardır. Ağar’ın 
elinde özel belge, ses ve görüntü kayıtları vardır. Siz de devletin ilgili 
kurumları da o bilgilere bakın ve değerlendirin.” 
 
Ölüm Üçgeni Ergenekon’da
  90’larda tek tek fail-i meçhul cinayetlerle öldürülen Kürt işadamları hakkındaki 
ölüm listesi iddiaları Ergenekon soruşturmasında da gündeme gelmişti. Ergenekon 
davasında mahkeme, Veli Küçük’ün Kocaeli İl Jandarma Komutanı olarak görev 
yaptığı 1993-1996 yılları arasında ‘Ölüm Üçgeni’ olarak adlandırılan Sapanca, 
Gebze, Hendek üçgeninde özellikle Kürt işadamlarını hedef alan fail-i meçhul 
cinayetlerle ilgili Kocaeli Savcılığı’ndan bilgi istenmesine karar vermişti. 
 
Özal’ın Kürt raporu fitili ateşledi
  1992’de Cumhurbaşkanı Turgut Özal, sorunun şiddetle çözülemeyeceğinden hareketle 
sözcüsü Kaya Toperi ve baş yaveri kurmay Albay Arslan Güner’e 10 sayfalık bir 
Kürt raporu hazırlattı. Raporda, “Karşılaştığımız sorunun basit bir terör 
olgusunun çok ötesinde olduğu aşikardır” deniyordu. Bu arada Özal, Çankaya 
Köşkü’nde DEP milletvekilleri Ahmet Türk, Sırrı Sakık ve Orhan Doğan’la görüştü. 
Özal, Toperi ve Güner’in hazırladığı rapordaki tesbitleri 13 Mart 1992 tarihli 
MGK’da gündeme getirdi ve genel af da dahil siyasi sosyal çözümlere değindi. 
Turgut Özal, ANAP milletvekili Adnan Kahveci’yi yeni bir rapor hazırlaması için 
görevlendirdi. Kahveci, Güneydoğu’da bir süre inceleme yaptıktan sonra “Kürt 
sorunu nasıl çözülmez” başlıklı bir rapor yazdı. Bu dönemlerde ülkede adeta bir 
kaos ortamı yaşandı. (Taraf) 
 
Silah verir eroin alırdık
  05.01.2010 -
Taraf’a konuşan ünlü uyuşturucu kaçakçısı Hüseyin Baybaşin, tutuklu bulunduğu 
Hollanda’dan önemli açıklamalar yaptı: Kısmetim-1 gemisi boş halde batırıldı. 
Şehmuz Daş konuşmasın diye öldürüldü. İki ton uyuşturucuyu devlet pazarladı.
Hollanda’da tutuklu bulunan Hüseyin Baybaşin, bir döneme damgasını vuran 
Kısmetim-1 ve Lucky-S gemileri hakkında çarpıcı iddialarda bulundu. Dubai’den 
yola çıkan ve Kıbrıs yakınlarında yapılan bir operasyon sonucu batırılan 
Kısmetim-1 gemisinin içinde uyuşturucu madde bulunmadığını söyleyen Baybaşin, 
Lucky-S gemisinde yakalanan uyuşturucunun ise devlet görevlileri tarafından 
piyasaya sürüldüğünü ileri sürdü. Baybaşin, “Lucky-S gemisindeki uyuşturucu 
piyasaya sürüldü. Bundan Emin Arslan ve Necdet Menzir’in bilgisi vardı. Şeyhmuz 
Daş konuşmasın diye öldürüldü. Kısmetim-1 ise kamuoyunu yanıltmak için 
batırıldı” dedi. 
 
Ergenekon sanığı emekli Tuğgeneral Veli Küçük’ün bir süre önce tutuklanan 
Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Emin Arslan’la ortak iş yaptığını iddia eden 
Baybaşin, İstanbul Cumhuriyet savcılarından Mehmet Berk’e sekiz sayfalık bir 
ihbar mektubu yolladı. Emin Arslan’ın avukatı Zuhal Dönmezer Çakıroğlu, 
Baybaşin’in iddialarını ciddiye almadıklarını belirterek, “Lucky-S ve Kısmetim-1 
gemileri, Veli Küçük ile Arslan’ın ilgisinin olup olmadığını bilmiyorum. Bizim 
soruşturmamız dışı bir konu” dedi. Emin Arslan’ın tutuklanmasının ardından 
İstanbul Adliyesi’ne gelerek “Emin Arslan’a kefilim” diyen Eskişehir Emniyet 
Müdürü Hanefi Avcı, Baybaşin’in iddiaları karşısında şunları söyledi: “Benim iki 
gün önce söylediğim bir lafı değiştirecek halim yok. Emin Aslan’ı 20 yıldır 
tanırım.” 
 
Baybaşin, tutuklu bulunduğu Zootermeer Cezaevi’nden Taraf’a önemli açıklamalar 
yaptı. Hüseyin Baybaşin’in iddiaları şöyle:  
 
Uyuşturucu piyasaya sürüldü
  “Lucky-S gemisi uyuşturucu dolu halde yakalandı bunlar piyasaya satıldı. Böylece 
Türkiye ve dünya kamuoyuyla dalga geçildi. Gemideki uyuşturucunun her gramının 
nereye teslim edildiğini Mestan Şenel ve Emin Arslan bilir. Şeyhmuz Daş 
konuşmasın diye öldürüldü. Ben Necdet Menzir’i de olayın içinde biliyordum. 
Menzir yaptığı açıklamada ‘Ben pay almadım’ demiş. Ama olayı A’dan Z’ye iyi 
biliyor. Basında Lucky-S gemisinin içindeki uyuşturucunun suçlusu olduğum 
yazıldığı için durum hakkında araştırma yaptım. O operasyona katılan 
görevlilerden ve o uyuşturucunun sonradan tekrar yakalanmasında adı geçen 
kişilerden öğrendim. Uyuşturucuyu yakalatan bir şahıs ile de görüştüm. Hiçbir 
şüpheye yer kalmayacak kadar doğruluğuna inandım ve kamuoyuna açıkladım. Bu 
bilgi Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Merkez Komutanlığı ve MİT’in 
arşivlerinde de vardır. Lucky-S gemisinde yakalanmış olan uyuşturucunun iki 
tonluk kısmı sonradan Türkiye’de yakalandı. Yakalanan madde gemideki 
uyuşturucuyla aynıydı. Kısmetim-1 ve Lucky-S gemileri şov için kullanıldı. 
Afganistan’a para değil silah gider uyuşturucu gelirdi. Bu pislikleri vatanı 
PKK’dan kurtarmak bahanesiyle yapıyorlardı. 
 
Boş gemi batırıldı
  Kısmetim-1 adlı gemi Mestan Şenel’in emrindeki grup tarafından kasıtlı olarak 
batırıldı ve gemi boştu. Bu geminin batırılmasıyla ilgili yargılanan kişiler 
mağdurdular. Kısmetim-1 adlı gemide uyuşturucu varmış gibi gösterildi. Bütün 
dikkatler bu gemiye çekildi. Daha Kısmetim-1 yakalanmadan yedi-sekiz ay önce 
emniyet ve istihbarat birimleri bu gemiyi konuşuyorlardı. Gemi Dubai Ajman 
limanındayken bir personelinde 12 kilogram eroin yakalandı. Bundan ötürü 
Kısmetim-1 limanda bir yıl bekletildi. ABD, İngiliz, Interpol ve Dubai 
görevlileri Kısmetim-1 gemisini didik didik aradı. Bir gram uyuşturucu yoktu 
gemide. Ancak o dönemde, Türkiye’ye gemilerle uyuşturucu geldiği, bunların 
Avrupa ve dünyaya satılmak üzere hazırlandığı konuşuluyordu. Yahya Demirel, Emin 
Arslan ve Mestan Şenel ile bu gemi konusunu çok kez konuştum. Ayrıca, bu gemi 
gibi o yıllarda onlarca uyuşturucu yüklü gemi ülkeye gelerek, pazarlandı. Aynı 
şekilde Azerbaycan üzerinden araçlar da uyuşturucu madde getiriyordu.”  
 
Veli Küçük’le Arslan ilişkili
  Liceli Hüseyin Baybaşin, Ergenekon sanığı ve JİTEM kurucularından emekli 
Tuğgeneral Veli Küçük’le, Mehmet Emin Arslan’ın birçok ortak iş yaptığını iddia 
etti. Emin Arslan’ın, Küçük için altı sahte pasaport ve kimlik hazırladığını 
iddia eden Baybaşin, “Veli Küçük ile şahsen tanışmıyorum. Kendisiyle müşterek 
tanıdıklarım vardı. Kocaeli ve Sapanca’da bazı suç gruplarını para karşılığında 
destekliyordu. 1991 yılında Emin Arslan, Veli Küçük’e verilmek üzere altı adet 
sahte yeşil pasaport ve aynı pasaportlar için kimlik ve silah ruhsatı ile 
birlikte silah götürüp Üsküdar’da bir oto galerisinde bırakmışlardı. Veli Küçük 
para yerine Mehmet Emin Arslan’a bir Mercedes araba teklif etmişti. Arslan, 
Küçük’ün onlara vermek istediği arabayı Vatan Caddesi’ndeki benim oto alım-satım 
yerime getirdiler. Arslan değerinden fazla para istiyordu. Beyaz bir Mercedes 
200’ti. Mestan Şenel’de İstanbul Narkotik Şube Müdürü’ydü. Mesut adındaki 
şoförüyle aynı arabaya müşteri getirmişti.... Yaptığı çok kanunsuz işleri duydum 
ama devlet  
millet için tek bir yaptığını duymadım” dedi.  
 
Arslan’ın avukatı: Söyledikleri iddia, ilişkiyi ben bilmiyorum
  “Köstebek” suçlamasıyla tutuklanan Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Emin Arslan’ın 
avukatı Zuhal Dönmezer Çakıroğlu, Hüseyim Baybaşin’in iddialarını ciddiye 
almadığını belirterek “Hüseyin Baybaşin’in söyledikleri iddiadan ibaret. Bunlar 
Arslan’ın yargılandığı soruşturmayla ilgisi yok. Ayrıca Lucky-S ve Veli Küçük’le 
Arslan’ın ilişkisinin olup olmadığını bilmiyorum” dedi. 
 
Tuncay Güney: Eroin pazarlığını yüzbaşı yaptı
  Kısmetim-1 gemisi, Ergenekon davasında da gündeme gelmişti. Ergenekon firarisi 
Tuncay Güney, 2001 yılında polise verdiği ifadede Kısmetim-1 gemisiyle ilgili 
şunları anlatmıştı: “Kendi edindiğim bilgiler ışığında söylüyorum. Ergenekon’un 
geliri bankalardan (usulsüz krediler), büyük işadamlarından (şantajla), mafya 
gruplarından, uyuşturucudan sağlanırdı. Kısmetim-1 gemisindeki eroinin sahibi, 
uyuşturucu kaçakçısı Nejat Daş ve Ergenekon örgütüydü. Bir senaryo hazırlandı. 
Gemi Akdeniz’in ortasında boş batırılacak ve eroin yurtdışına satılacaktı. O 
günlerde Daş polisin elindeydi. Üst düzey iki kamu görevlisi gemideki mala ortak 
olmak istiyordu. Pazarlıklara dahil edildiler. Ergenekon adına pazarlığı 
JİTEM’ci yüzbaşı yürütüyordu. Geminin delilleri yok etmek için kaçakçılar 
tarafından nasıl batırıldığı, İstanbul’dan götürülen gazeteciler tarafından kare 
kare görüntülendi. İki kamu görevlisinin ortak olduğu eroinin yerine 
ulaştırıldığını biliyorum. Ergenekon o yıllarda tamamen yeraltına inerek 
uyuşturucuya bulaştı. Doğu’dan gelen eroinin Türkiye üzerinden geçişini organize 
ediyordu.” 
 
Baybaşin’in mektup gönderdiği Avcı: Arslan’a ben kefilim
  Emniyet’in iki numaralı ismi Emin Arslan’ın da tutuklandığı uyuşturucu 
operasyonu kapsamında ifade veren Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, Hüseyin 
Baybaşin’in iddiaları karşısında “Emin Aslan’ı 20 yıldır tanırım. İki gün önce 
söylediğim bir lafı değiştirecek halim yok” dedi. Arslan’ın tutuklanmasının 
ardından İstanbul Adliyesi’nde ifade veren ve adliye çıkışında “Ben ona kefilim” 
diyen Avcı, Baybaşin’in kendisine bir mektup yolladığını belirterek, şöyle devam 
etti: “Hüseyin Baybaşin’in kendisi ve ailesinin eroin kaçakçılığı konusunda 
mahkûmiyet kararları var. O dünya polisinin tanıdığı birisi. Ben böyle birisi 
hakkında açıklama yapmak istemem. Benim bilmediğim ve anlamadığım konular. Bana 
da bir mektup gönderdi, çeşitli iddialarda bulunmuş. Benim iki gün önce 
söylediğim bir lafı değiştirecek halim yok. Emin Aslan’ı 20 yıldır tanırım.” 
 
Taraf’ın ulaştığı, Hüseyin Baybaşin’in Hanefi Avcı’ya gönderdiği mektupta şunlar 
yer alıyor: “Benim M.E. Arslan ve suç ortakları aleyhinde şikayet 
müracaatlarımın davaları devam ediyorken ve Beşiktaş Adliyesi’nde M.E. Arslan ve 
suç ortakları aleyhinde dava süreci başlamışken, sizin, Hanefi Avcı olarak ‘Ben 
M.E. Arslan’a kefilim’ diye basın açıklaması yapmanız yargıya müdahale değil 
midir?” (Taraf) 
 
Ağar’la son yemek
  10.01.2010 -
Sabah Gazetesi yazarı Mahmut Övür’e konuşan cezaevindeki uyuşturucu kaçakçısı 
Hüseyin Baybaşin, Mehmet Ağar’a “Kürt sorununu çözelim” diyen Korgeneral Hulusi 
Sayın’ın birkaç gün sonra öldürüldüğünü söyledi.
Hollanda’da Zootermeer Cezaevi’nde bulunan uyuşturucu kaçakcısı Hüseyin Baybaşin, 
30 Ocak 1991’da evinin önünde öldürülen Korgeneral Hulusi Sayın cinayeti 
hakkında çarpıcı iddialarda bulundu. 
 
Sabah yazarı Mahmut Övür’e konuşan Baybaşin, Başbakanlık Başmüşavirliği görevini 
yaptığı sırada öldürülen Sayın ile saldırıdan kısa süre önce bir yemekte 
görüştüklerini, aynı masada Mehmet Ağar’la birlikte Diyarbakırlılar Yardımlaşma 
ve Dayanışma Derneği Başkanı Nedim Özer’in de olduğunu anlattı. 
 
Mehmet Ağar buz kesildi
  Baybaşin şöyle dedi: “Korgeneral Hulusi Sayın’la, Diyarbakırlılar Yardımlaşma 
Dayanışma Derneği’nin Başkanı Nedim Özer Bey ve Mehmet Ağar ile birlikte 
Beyti’de yemek yemiştik. Hulusi Paşa orada bizzat, ‘Kürt sorunu Türkiye’yi 
bitirir, bu sorunu kendi içimizde çözmenin yolunu bulmamız lazım. İnsanları 
öldürerek, korucularla çatıştırarak bitiremeyiz. Bunları bizim çözmemiz gerekir’ 
diyordu. Mehmet Ağar bunları buz gibi dinledi, hiçbir cevap da vermedi. Sadece 
Nedim Bey ‘Paşam biz bunları geçelim’ dedi. Hulusi Sayın da ‘Olur mu, bu 
konuları geçmek olmaz. Bakın bugün biz burada oturuyoruz, yemek yiyoruz, sohbet 
ediyoruz. Yarın öyle bir durum gelecek ki, birbirimizi tanıyamayacağız, hiç 
birimizin güvenliği olmayacak’ dedi. Bundan birkaç gün sonra, onun 
katledildiğini duyunca çok üzüldüm. Nedim Bey’i aradım, ‘Konuşuruz şekerim, 
konuşuruz’ dedi kapattı. Sonra görüştüğümüzde ise ‘Ben sana o zaman söyledim, bu 
Kürtlüktür, bu Türklük bu kimseye fayda sağlamaz ve öyle bir ortam var. Bak Paşa 
bile kendini koruyamadı, konuşmasına gerek yoktu, ben uyardım anlatamadım’ 
dedi.” 
 
Hulusi Sayın’ın öldürüldüğü dönemde Mehmet Ağar, İstanbul Emniyet Müdürlüğü 
görevini yapıyordu. 
 
Sol örgütün Sayın’la ne işi var
  Hüseyin Baybaşin, Sayın suikastını Dev-Sol örgütünün üstlenmesini ise şöyle 
yorumluyor: “Sol örgütün Hulusi Paşa ile ne işi var. Her zaman devlet içindeki 
çeteler birilerini katlederken bir örgüt adı verirler. Onlar da üstlenir. O 
toplantıya Hulusi Sayın neden gidiyordu? Bunun soruşturulması lazım. Kim yaptı, 
kim üstlendi değil, bu niye yapıldı? Buna bir bakmak lazım.” (Taraf) 
 
Savcılık, Baybaşin'in ifadesini alabilir
  10.01.2010 - Hollanda'da 
müebbet hapis cezasına çarptırılan ve 'Türk Escobar' olarak anılan Hüseyin 
Baybaşin'in iddiaları savcılığı harekete geçirdi. İstanbul Cumhuriyet Savcısı 
Mehmet Berk'in, Baybaşin'in ifadesini almak için Hollanda'ya gidebileceği 
öğrenildi. 1970 yılında Kayseri Palas Oteli'nde 'kontrgerilla' eğitimi aldığını 
ifade eden Baybaşin, o dönemde askeri bölgelerde ve Halkevleri'nde gençlerin bu 
şekilde eğitildiğini anlatmıştı. 
 
Baybaşin'in Taraf gazetesinde 3-4-5 Ocak 2010 tarihlerinde yayımlanan 
itirafları, pek çok önemli iddiayı da beraberinde getirmişti. Tansu Çiller'in 
"PKK'ya yardım eden işadamlarını biliyoruz. Hesap soracağız." ifadesinden sonra 
başlayan faili meçhul cinayetlere değinen Baybaşin, ölüm listesini Demirel'in 
hazırlattığını öne sürmüştü. Baybaşin, Turgut Özal'ın isminin de listede yer 
aldığını iddia etmişti. Ölüm listesinin uygulama aşamasında Susurluk davasında 
da yargılanan Mehmet Ağar'ın devreye girdiğini iddia eden Baybaşin, Ağar'ın 
Demirel'in pis işlerini yaptığını savunmuştu. 'Çiller'in fedaisi' diye 
nitelediği Ağar'da bu cinayetlerle ilgili belgelerin olduğunu ileri süren 
Baybaşin, MİT'in de olanlardan haberdar olduğunu belirtmişti. 1970 yılında 
Kayseri Palas Oteli'nde 'kontrgerilla' eğitimi aldığını ifade eden Baybaşin, o 
dönemde askeri bölgelerde ve Halkevleri'nde gençlerin bu şekilde eğitildiğini 
anlatmıştı. (Zaman) 
 
 
Baybaşin'in açıklamaları için 'Cevap ve Düzeltme'
  
		10 Ocak 2010 tarihli 'Savcılık, Baybaşin'in ifadesini alabilir' 
		alıntı haberimize ek olarak verdiğimiz 'Uyuşturucu Baronu Hüseyin 
		Baybaşin'den Şok Açıklamalar: Kontrgerillada Eğitim Gördüm' başlığını 
		taşıyan ve 4 Ocak 2010 tarihli 'Taraf' 
		gazetesinden alıntıladığımız haberde geçen bazı ifadelerden dolayı 
		Türkiz Şenel itirazda bulunarak düzeltme metni yayınlamamızı talep 
		etmişlerdir. Hiç kimsenin haksız yere zan altında kalmasını ya da 
		suçlanmasını asla istemeyiz. Biz iddiaları aktarıyoruz. Ancak cevap 
		gelirse onu da memnuniyetle yayınlarız. Bu işimize gelir şu gelmez diye 
		bir düşüncemiz asla olmamıştır. Fikrini beğenmediğimiz bir kişi bile 
		olsa onun haksız yere suçlanmasını asla istemeyiz. Bu sitede yayınlanan 
		haberlerin bir çoğu aslında alıntıdır ve iddiaları içermektedir. Lehte 
		ve aleyhte, ciddi içeriği olan, hakaret içermeyen, site konumuzla ilgili 
		ve gücümüz yettiğince tüm iddiaları aktarmaya çalışıyoruz. Sitede 
		yayınlanması o iddiaların doğru olduğunu göstermez. Sadece bir tartışma 
		ortamının oluşmasını, site konumuzla ilgili lehte ve aleyhte dile 
		getirilen iddialar arasında o iddiaları içeren haberin de dikkate 
		alınmasını amaçlıyoruz. Sayın Türkiz Şenel kendisiyle ilgili iddiaların 
		farkına varmış ve itiraz ediyor. Ancak belki farkına varmayan birçok 
		kişi var. Onların haksız yere suçlanmaması için bu uyarılarımızı 
		ayrıntılı olarak vurgulamak istiyoruz. Bir kişi mahkemece suçlu bulunmadığı sürece suçsuzdur, masumdur. O kişi hakkında 
		dile getirilenler sadece bir iddiadır. İddialara farkında olmayarak 
		cevap verememesi, ya da farkında olsa bile cevap vermemesi 'bize göre' o 
		kişinin suçlu olduğunu göstermez. Sayın Türkiz Şenel'in cevap hakkına da 
		saygı duyuyor ve burada yayınlıyoruz. 
 
Abdullah 
Harun, 27 Ocak 2010, 10:22 
		 
		 
		CEVAP VE DÜZELTME METNİDİR 
		 
		www.kontrgerilla.com alan adlı internet sitesinde yayınlanan “Uyuşturucu 
		Baronu Hüseyin Baybaşin'den Şok Açıklamalar: Kontrgerillada Eğitim 
		Gördüm" başlığı altında, “İlhan Şenel Paşa ile görüştüm” ve “Villamı 
		hediye ettim” alt başlığı ile verilen haber içeriğinde, 1995 yılında 
		vefat eden Askeri Yargıtay Eski Başkanı Tuğgeneral İlhan ŞENEL ve eşi 
		müvekkilim Türkiz ŞENEL ile ilgili gerçeğe aykırı ve iftiradan ibaret 
		ithamların yer alması sebebiyle, işbu cevap ve düzeltme metnini 
		kamuoyunun dikkatine sunuyoruz. 
		 
		Anılan haberde; müvekkilimin eşi Askeri Yargıtay Eski Başkanı Tuğgeneral 
		merhum İlhan ŞENEL’in uyuşturucu kaçakçısı Hüseyin BAYBAŞİN ile ilişki 
		içinde olduğu, Hüseyin BAYBAŞİN’in cezaevinde yatan amcasını bıraktırmak 
		için İlhan ŞENEL’in eşi müvekkilim Türkiz ŞENEL’e Edremit Altınoluk’da 
		villa hediye ettiği şeklinde tamamen gerçek dışı ve iftiradan ibaret 
		ithamlarla müvekkilim Türkiz ŞENEL küçük düşürülerek kişilik haklarına 
		ağır ve haksız bir şekilde saldırılmış, eşi merhum İlhan ŞENEL’in aziz 
		hatırasına da saygısızlık yapılmıştır. 
		 
		Müvekkilim Türkiz ŞENEL’in eşi merhum İlhan ŞENEL, görevi başında 
		bulunduğu süre zarfında, görevinin ve bulunduğu konumun gerektirdiği 
		özen ve sorumluluk içerisinde hareket etmiş ve onurlu bir meslek 
		yaşantısı sonunda 30.08.1992 tarihinde yaş sınırından emekliye 
		ayrılmıştır. Merhum İlhan ŞENEL’in, haberde gerçek dışı açıklamalarına 
		yer verilen Hüseyin BAYBAŞİN isimli kişi ile hukuk dışı herhangi bir 
		ilişkisi, bu ilişkiden kaynaklı olarak sözü edilen kişiye sağladığı bir 
		menfaat ve bunun karşılığı olarak eşi müvekkilim Türkiz ŞENEL’e hediye 
		edilmiş bir villa söz konusu değildir. Müvekkilim Sayın Türkiz ŞENEL 
		adına tapuda kayıtlı Edremit Altınoluk’ta bir taşınmaz bulunmakla 
		birlikte, bu taşınmaz, tamamen bir rastlantı sonucu, üzerinde asılı ilan 
		vasıtasıyla temasa geçilerek, mal sahibinden, piyasa rayici üzerinden 
		banka vasıtasıyla ödeme yapılmak suretiyle 1992 yılında satın 
		alınmıştır. İlgili ödeme dekontları müvekkilimde bulunmaktadır. 
		 
		Müvekkilim ve merhum eşi ile ilgili habere konu edilen hususların 
		gerçeğe aykırı ve iftira niteliğinde olduğu basit bir araştırma ile ya 
		da ilgilisine sorulmak suretiyle anlaşılabilecekken, uyuşturucu 
		kaçakçısı ve halen Hollanda’da tutuklu bulunan bir kişinin çamur at izi 
		kalsın mantığı ile yaptığı açıklamalar esas alınarak yapılan haber, 
		basın ahlak ve ilkeleri ile bağdaşmaz.  
		 
		Kamuoyunun bilgisine saygı ile sunulur. 
		 
		Türkiz ŞENEL Vekili 
		Av. Ahmet ÇÖRTOĞLU
  |