Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlere ilişkin, sözde "yurtta sulh konseyi" üyelerinin de aralarında yer aldığı 224 kişinin yargılandığı davada, sanıkların esasa ilişkin savunmaları alındı.
16.12.2018 12:08 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlere ilişkin, sözde "yurtta sulh konseyi" üyelerinin de aralarında yer aldığı 224 kişinin yargılandığı davada, sanıkların esasa ilişkin savunmaları alındı.
10.12.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu sanıklarla müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Duruşmada esasa ilişkin savunması için hakim karşısına çıkartılan eski binbaşı Mutlu Burak Uyar, hasta olduğunu ve savunma yapacak durumda olmadığını beyan ederek revire gitmek istediğini söyledi.
Mahkeme Başkanı Oğuz Dik, sanığın doktora gönderilerek rahatsızlık durumu hakkında bilgi alınmasına ve duruşmanın saat 14.00'e ertelenmesine karar verildiğini bildirdi.
Caha'dan Reddi Hakim talebi
Duruşmada ayrıca, darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kuvvet Geliştirme ve Teşkilat Daire Başkanlığı yapan ve sözde konsey üyesi olan sanık eski tuğgeneral Erhan Caha, "reddihakim" talebinde bulundu.
Sanık Caha'nın talebi üzerine görüşü sorulan cumhuriyet savcısı, duruşmayı uzatmaya yönelik olduğu gerekçesiyle talebin kabul edilmemesi yönünde değerlendirmesini sundu.
Savcının beyanının ardından mahkemenin kararını açıklayan Başkan Dik, "duruşmayı uzatma"ya yönelik olduğu gerekçesiyle "reddihakim" talebinin kabul edilmediğini belirtti.
Başkan Dik, sanığın karara yönelik itirazı 7 gün içinde 18. Ağır Ceza Mahkemesine yapabileceğini bildirdi.
Darbe girişimini yönetenler arasında
Erhan Caha, Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesinde "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs", "TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs" ve "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs" suçlamasıyla yargılanıyor.
Cumhuriyet savcısı, 9 Mayıs'taki esasa ilişkin mütalaasında, Caha'nın da aralarında bulunduğu sözde "yurtta sulh konseyi" üyelerinin 15 Temmuz'da yurt genelinde şehit edilen güvenlik güçleriyle vatandaşların ölümünden sorumlu tutulmaları ve 252'şer kez ağırlaştırılmış müebbetle cezalandırılmalarını istemişti.
Savcı, 2 bin 558 sivil ile 177 güvenlik personelinin yaralanmasına neden olduğu gerekçesiyle aynı sanıkların 55 bin 880'er yıl hapisle cezalandırılmalarını talep etmişti.
Duruşmada esasa ilişkin savunma yapan eski kurmay binbaşı Mutlu Burak Uyar, olay günü dönemin Genelkurmay Başkanlığı Muhabere, Elektronik ve Bilgi Sistemleri Başkanı Korgeneral Uğur Tarçın'a siber harekat çalışmalarına ilişkin bilgi vermek için mesaiye kaldığını savundu.
Hava almak için bahçeye çıktığında orada bulunan eski albay Doğan Öztürk'ün Genelkurmay Başkanlığına saldırı olabileceğini söylediğini aktaran Uyar, çevre emniyetini almakla görevlendirildiğini, bunun üzerine silahlıktan silah ve mühimmat aldığını belirtti.
Uyar, yaşananların ardından baskın ve sabotaj ihtimaliyle ilgili konuşmalar duyduğunu, daha önceden de sürekli "çöp araçları, ambulanslarla kışla ve nizamiyelere terör saldırısı yapılacağı" konusunda ihbarlar yapıldığı bu nedenle darbe girişiminin aklına gelmediğini iddia etti.
Kışlanın güvenliğini sağlamak için nizamiyedeki nöbet kulübesinde beklediği sırada çatışma sesleri duyduğunu ifade eden Uyar, şunları kaydetti:
"Nizamiyeye 50 metre kala bir araç durdu. Birden silah sesleri geldi. Aracın içerisinde kim olduğunu net göremedim. Yaralılar, ambulansla taşındı. Ateş eden kişinin Mehmet Akkurt olduğunu sonradan öğrendim. Akkurt'un, Yaşar Güler'i kurtarmaya çalışırken vurulduğu söyleniyordu. Çatışma sırasında aracın içinde Yaşar Güler'in olduğunu cezaevindeyken öğrendim.
Tam bir karmaşa içine düşmüştüm. Bir süre sonra bulunduğum yere tanklar geldi, kapıyı kırıp içine girdiler, Genelkurmay'da da göremeye alışmadığımız askeri personel kışla içerisindeydi. Yaşanan çok kaotik bir ortamdı. Bilgi Sistem Merkezi'ne gittim. Yasa dışı hiçbir olaya karışmadım."
FETÖ üyesi olduğu ve muhabere merkezinin darbeciler tarafından ele geçirilmesinde görev aldığı yönündeki savcılık mütalaasını da reddettiğini belirten Uyar, tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
11.12.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu sanıklarla müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Duruşmada esasa ilişkin savunma yapan eski kurmay yarbay Yusuf Karşil darbe girişiminden kısa süre önce Genelkurmay Başkanlığı Milli Müşterek Plan Şubesi'ne katılış yaptığını, yeni görevine uyum sağlamak için sürekli mesaiye kaldığını, olay günü de bu nedenle kışlada bulunduğunu söyledi.
O gece karargahta alarm verildiğini bunun üzerine bir saldırı olduğunu düşündüğünü ileri süren Karşil, Genelkurmay Başkanını korumak maksadıyla hareket edip çevre emniyetini takviye amacıyla hareket ettiğini savundu.
"Genelkurmay Başkanlığının emniyetini almak için bilgim ve tecrübem doğrultusunda görevimi yaptım." diyen Karşil, askerleri sakinleştirip kışlaya gelen vatandaşlara telkinde bulunduğunu iddia etti.
Karşil, darbe girişimi gecesi yaşadıklarını ilişkin şu ifadeleri kullandı:
"O gece Genelkurmay önüne gelen halkın büyük kısmı sağduyulu, mantıklı hareket eden vatanseverlerdi. Küçük bir grup ise silahlı halde demir kapıyı kırarak askeri güvenlik bölgesine girdi. Bunlar darbe yaptığını düşündükleri askere, Genelkurmay Başkanına hakaretler etti. Genelkurmay Başkanını yakalamaya geldiklerini söylüyorlardı. Bu tablo karşısında vatandaşın zarar görmemesi için rastgele yapılan atışlarla öldürülmeyi dahi göze alarak vatandaşların önüne çıkıp, kışlaya girmemelerini, yaptıklarının kanunsuz olduğunu söyledim. Bir grup genç beni linç etmek istedi. Sağduyulu vatandaşlarımız beni linçten kurtardı. Nöbet kulübesine götürdüler."
Sabaha kadar yasa dışı bir eylemde bulunmadığını ileri süren Karşil, tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Sanığın 11 saat süren savunmasının ardından duruşmaya yarın devam edilmek üzere ara verildi.
12.12.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu sanıklarla müştekiler ve taraf avukatları katıldı
Savunma yapan eski denizci yarbay Hüseyin Yıldırım, 15 Temmuz darbe girişimi öncesi Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı Bilgi Güvenlik Şubesinde görev yaptığını dile getirdi.
FETÖ'nün kriptolu haberleşme programı ByLock'u kullandığına dair tespitleri kabul etmediğini beyan eden Yıldırım, örgüt üyesi olmadığını ve söz konusu programı kullanmadığını öne sürdü.
Gözaltına alındıktan sonra çalışma odasında ele geçen belgelere ilişkin savunma yapan Yıldırım, "Kafir Türk ordusu", "İslam'ın ordusu IŞİD" şeklindeki notların örgütsel bir amacının olmadığını ve istihbaratçı bir subay olduğundan sosyal medya araştırmalarında kullanmak üzere tuttuğu notlar olduğunu iddia etti.
Davanın müştekisi olan emekli Tuğgeneral Atilla Gökesaoğlu'nun derdest edilmesi olayında kendisinin bir sorumluluğunun bulunmadığını beyan eden Yıldırım, "Gökesaoğlu'nun derdest edildiğini çok sonradan, tutuklandıktan sonra cezaevinde haberlerden öğrendim. Olay gecesi Atilla Paşa'nın vurulduğunu duymam üzerine (eski tuğgeneral) Mehmet Partigöç'ü aradım. Partigöç'ü arama sebebim de budur. Aradığımda da Partigöç ile görüşemedim." ifadelerini kullandı.
Sanık Yıldırım, Gökesaoğlu'nu, "FETÖ'cü olmakla" suçladı.
İlerleyen saatlerde darbeciler tarafından kendisinin de derdest edildiğini ileri süren Yıldırım, astsubay Bülent Aydın'ın şehit edilmesi olayında bir suçunun olmadığını savundu.
Olay gecesi, "darbe" diye bir söz duymadığını, kimseden de bu yönde bir emir almadığını öne süren eski yarbay Yıldırım, mahkeme heyetinden tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Davanın görülmesine yarın devam edilecek.
13.12.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu sanıklar ve müştekiler ile taraf avukatları katıldı.
Sanık eski tuğgeneral Mehmet Partigöç'ün emir astsubayı Hasan Hüseyin Sarıtarla, savunmasında 15 Temmuz'da komutanı mesaide olduğu için kendisinin de mesaiye kaldığını söyledi.
Sarıtarla, akşama doğru Partigöç'ün makam odasından çıktıkları sırada silah sesleri duyduklarını belirterek, "Biz de kendimizi korumak için olduğumuz yerde çömelerek bekledik. Dışarıya baktığımda, ismini sonradan öğrendiğim Bülent Aydın'ın şehit edildiğini gördüm." dedi.
Yaşadıkları bu anların görüntüsünü mahkeme heyetine de izlettiren Sarıtarla, "Görüldüğü gibi yerde ters kelepçeli yatan askeri kaldırıp emniyetli odaya alıyorum." ifadesini kullandı.
Hukuk dışı bir emir almadığını ve vermediğini savunan Sarıtarla, beraatini istedi.
Duruşmaya yarın devam edilmek üzere ara verildi.
14.12.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu sanıklar ve müştekiler ile taraf avukatları katıldı.
Duruşmada esasa ilişkin savunma yapan eski Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) personeli kurmay yarbay Halit Kazancı, olay tarihinde kışlada sınır ötesi operasyon hazırlıklarına devam ettiği sırada eski albay Fırat Alakuş'un, akşam "tatbikat" olabileceğini söylemesi üzerine hazırlıklara başladığını söyledi.
Sanık eski albay Alakuş'un emir komutasında Akıncı Üssü'ne gittiklerini, oradan otobüslere binerek, Genelkurmay Başkanlığına hareket ettiklerini belirten Kazancı, araçta Alakuş'un, Genelkurmay Başkanlığına karşı saldırı istihbaratı alındığını, komutanların ve karargahın güvenliğini sağlanmakla görevli olduklarını söylediğini aktardı.
Karargaha girerken, kapıda dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak'ın da giriş yaptığını ifade eden Kazancı, savunmasına şöyle devam etti:
"Nizamiyeden silah sesleri gelince komutanlar yere yatıp hedef küçülttü. Fırat Alakuş'un yerdeki komutanlara kelepçe vurduğunu gördüm. Ne olduğunu sorunca 'Genelkurmay Başkanının emrini yerine getiriyoruz' dedi. Komutanların ellerini emniyet gerekçesiyle kelepçelediğimizi düşündüm. Bu sırada Çolak'ın koruma müdürü yüzbaşı Burak Akın'ın elini silahına attığını gördüm. 'Dur' dediğim sırada bir el silah sesi geldi ve Akın sendeleyerek yere düştü."
Komuta katında odaların birinde otururken Başbakan ve Cumhurbaşkanının kalkışmaya dair açıklamalarını duyduğunu öne süren Kazancı, "Genelkurmay'ın bu girişimin merkezinde olduğunu söylüyorlardı. Fırat albayla görüştükten sonra personeli komutanlık binasında topladık, darbeci olmadığımızı söyledik, savcının ve merkez komutanlığı personelinin gelmesini bekledik." diye konuştu.
Savcılığın esasa ilişkin mütalaasında, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Salih Zeki Çolak ve yanındakileri derdest eden grubun içinde bulunduğu, Çolak'ın koruma müdürü yüzbaşı Burak Akın'ı silahla yaraladığı belirlenen sanık Kazancı, kimseye ateş etmediğini, ayrıca kamera görüntülerinin de delil olamayacağını savundu.
FETÖ üyesi olmadığını ileri süren Kazancı, tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Duruşmaya, 17 Aralık Pazartesi günü devam edilecek.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-03 Mart (2017) 'Ankara 224 sanık (ilk 221) Darbe Ana Yap. (G.kurmay-Çatı)' davası
(16 Aralık 2018, 12:08)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: