İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe teşebbüsünde, Atatürk Havalimanı'nı işgal girişimi ve burada çıkan olaylarda 2 kişinin şehit edilmesine ilişkin 159 sanığın yargılanmasına devam edildi.
15.06.2019 15:41 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe teşebbüsünde, Atatürk Havalimanı'nı işgal girişimi ve burada çıkan olaylarda 2 kişinin şehit edilmesine ilişkin 159 sanığın yargılanmasına devam edildi.
10.06.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi karşısında bulunan salonda yapılan duruşmaya, 45'i tutuklu 62 sanık ile avukatları katıldı. Duruşmada, bazı müştekiler ve Cumhurbaşkanlığı avukatı da hazır bulundu.
Sanıkların esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanları alındı. Haklarındaki suçlamaları reddeden sanıklar, beraat ve tahliye talebinde bulundu.
Tutuklu sanıklardan eski üsteğmen Hakan Aydemir de üzerine atılı suçlamaları reddederek ikametinde ele geçirilen 1 dolara ilişkin savunma yaptı. Sanık Aydemir, polislerin usulsüz arama yaptığını savunarak, "Benim 1 dolarım yok. Bana ait değil. Evdeki paraların içinden tespit edildiğine inanmıyorum." dedi. Aydemir, cep telefonunda tespit edilen Tango uygulamasını, çapkınlık yapmak için kullandığını ve bekar olduğunu, kendisine yeni bir telefon alınca uygulamayı silip bu telefonu babasına verdiğini ileri sürdü.
Savunma yapan sanıklardan eski üsteğmen Harun Oduncu, Atatürk Havalimanı'ndaki kontrol kulesini askerleri yönlendirerek zapt ettiği iddiasının gerçeği yansıtmadığını söyledi. Sanık Oduncu, hakkında ceza istenen mütalaaya katılmadığını belirttiği savunmasında şunları söyledi: "Araçları havalimanında durdurduğum, yönlendirdiğim ve vatandaş girişini engellediğim iddia ediliyor. Bu yönde en ufak bir eylemim olmadığı kamera kayıtları ve sanık ifadeleriyle de sabittir. Tabur komutanı Serbülent Eken'in emriyle havalimanındaki terör saldırısına karşı kulenin emniyetini almak amacıyla, havalimanı personeliyle kuleye çıktığımı daha önceki savunmalarımda belirtmiştim. O esnada verilen emirden şüphelenmedim. Çünkü 2 hafta önce havalimanında terör saldırısı olmuştu. Şu an böyle bir emir gelse şüphelenirim. Beraatimi istiyorum."
Duruşmaya yarın sanıkların esasa ilişkin beyanlarının alınmasıyla devam edilecek.
11.06.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi karşısında bulunan salonda yapılan duruşmaya, 30'u tutuklu 42 sanık ile avukatları katıldı. Duruşmada, bazı müştekiler ve Cumhurbaşkanlığı avukatı da hazır bulundu.
Sanıkların esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanları alındı.
Tutuklu sanıklardan olay tarihinde Zırhlı Mühimmat Aracı (ZMA) sürücüsü olan eski uzman çavuş Zafer Tulunay hakkındaki iddiaları reddettiği savunmasında, darbe girişimi faaliyetlerine katılmadığını, FETÖ diye bir örgüt olduğunu cezaevinde girdikten sonra öğrendiğini ileri sürdü. Tulunay, FETÖ'nün şifreli haberleşme programı ByLock kullanmadığını belirterek, şöyle konuştu:
"Bilgim ve iradem dışı olaylardan dolayı karşınızda vatan haini olarak yargılanıyorum. FETÖ/PDY ile hiçbir bağlantı olmadığı gibi gönül bağım da yoktur. Bu örgüte ait ne varsa hiçbirini kullanmadım. Ast rütbeli, evini geçindirmeye çalışan bir askerim. Başıma gelen olaylardan dolayı 35 aydır tutukluyum. Komutanlarımız her zaman bizim tugayımızın polis ve askerin yetersiz kaldığı durumlarda yardımcı olacağımızı söylerdi. Götürüldüğüm Atatürk Havalimanı'nda hain bir kalkışma içinde olduğumuzu öğrenince asla destek vermedim. Askerleri toplayıp kışlaya dönmek üzere hareket ettim."
Eski Kurmay Albay Barbaros Akça ise savunmasında, darbe girişimi öncesi 14 Temmuz 2016'da darbeye ilişkin yapılan hazırlık toplantısına katılmadığını sıklıkla dile getirdi. Sanık Akça, bazı sanıklar ve tanıkların toplantıya katıldığını ve içeride kaldığı süreyi dahi söyleseler de ifadeler ile kamera kayıtları arasında tutarsızlıklar olduğunu öne sürdü.
Olay tarihinde kurmay başkanlığını yaptığı Hava Harp Okuluna sıkı yönetim mesajı gelmediğini savunan Akça, Atatürk Havalimanı'na bombalı araç saldırısı olacağı mesajı geldiğini, bunun üzerine tedbirleri aldıklarını ifade ederek, şöyle devam etti:
"Mesajda, jandarma, polis aracı, ambulans aracı olabileceği belirtiliyordu. Hem genel hem de özel emir vardı. Havuzlu kavşakta bekleyen araçları orada durmamaları için ikaz ettim. Askerler yeni ve acemiydi. Limanda su bile bulamadık. Hazırlıklı olsak kumanyamız, suyumuz yanımızda olmaz mıydı? Darbe planlı yapılan bir şeydir. Biz Kazlıçeşme'de yakalandık, orada ilk istediğim şey suydu. Limanda vatandaşları terör saldırısı olabileceğine dair uyardım ve dağılmalarını söyledim. İnsanlar azaldı, araçlar da azaldı. Orada bir kez şahsım tarafından havaya kuru sıkı silahtan ateş edilmiştir. Ancak bir ateş farklı tanıklarca duyulmuş. Bu tek el, 5 elmiş ve bir gruba karşı sıkılmış gibi iddia ediliyor. Bu gruptaki 3-4 kişi terörist kılıklı, çimlere basan, sırt çantalı ve aldıkları ikazlara karşı tepki vermeyen kişilerdi. Nitekim silah atışı caydırıcı olmuş ve gruptakiler kaçmışlardır."
Duruşmaya yarın sanık Akça'nın esasa ilişkin savunmasının alınmasıyla devam edilecek.
12.06.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi karşısında bulunan salonda yapılan duruşmada, sanıkların esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanları alındı.
Tutuklu sanıklardan eski kurmay albay Ömer Korkut, eski savunmalarını tekrar ettiğini belirterek, hakkındaki suçlamaları reddetti. FETÖ üyesi olmadığını ileri süren sanık Korkut, ilk aşamadan beri yaptığı savunmalarla iddianamedeki iddialara yanıt verse de mütalaada da aynı iddialar ile karşılaştığını savundu. Sanık Korkut, "Bir yılı aşkın süredir devam eden yargılama neticesinde ne yazık ki bir arpa boyu yol alamadığımızı üzülerek belirtmek isterim. Elinizdeki mevcut dosyaya göre siz de çok iyi biliyorsunuz ki ben hiçbir örgüt üyesi değilim. İddia makamı mütalaada beni bir terörist gibi göstermek için aslı olmayan iddialarda bulunmuştur." dedi.
Havalimanında, bulunduğu araçtan inerek havaya ateş etmediğini, olaydan 6 gün sonra düzenlenen ekspertiz raporlarıyla bu durumun ispatlandığını ileri süren Korkut, "Merminin aracın içinden tavan kısmına isabet ettiği belirlenmiştir. Yanlış ellere geçmesin diye araçtan indiğim sırada aracın içinden aldığım silah kendi kendine ateş almış, tavana isabet etmiştir. Ayrıca 'Aracı vatandaşların üzerine sürün' diye bir emir vermedim. Olay gecesinde anormal kimseyle görüşmedim. Tüm görüşmelerim mesai arkadaşlarımladır. Böyle bir günde ve gecesinde Türkiye ortalamasında herkesin günlük telefon görüşmesiyle karşılaştırıldığında, yaptığım görüşmelerin azlığı garip değil midir?" şeklinde konuştu.
Sanık Korkut, ikametinden ele geçen delillere ilişkin de savunma yaparak, "Konutumdan alınan dijital materyallerin raporunu halen alamadık. İmaj alma tarihleri, bilgisayarımda bulunduğu iddia edilen Fetullah Gülen fotoğraflarının tarihinden bir hafta öncedir. Herhangi bir siteye girdiğinizde, bazı fotoğraflar çerez adı altında cihaza kaydolabilir. Beraatimi istiyorum." ifadelerini kullandı.
Duruşmaya yarın sanıkların esasa ilişkin savunmalarının alınmasıyla devam edilecek.
13.06.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi karşısında bulunan salonda yapılan duruşmada, sanıkların esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanları alındı.
Tutuklu sanıklardan eski kurmay yarbay Serbülent Eken savunmasında, şahsının ve ailesinden hiç kimsenin FETÖ ile iltisakı olmadığını, TSK dışında hiçbir örgütle ilgisi bulunmadığını, FETÖ'ye sempati bile duymadığını savundu. Eken, darbe girişimi öncesi 14 Temmuz 2016'da yapılan darbe hazırlık toplantısına katılmadığını ileri sürerek, toplantıya katıldığını iddia eden kişilerin duruşmada dinlenilmesini istedi. Duruşmalarda kendisini sadece 1 tanığın teşhis ettiğini, o kişinin de emin olmadığını ifade eden Eken, darbeye iştirakten yargılandığı ancak darbe başarılı olsaydı yine kendisinin yargılanacağını kaydetti. Darbe girişiminden haberi olmadığını iddia eden Eken, şöyle devam etti:
"Almış olduğum emir, sıralı amirimin bana verdiği terörle mücadeleye yönelik emirdir. Atatürk Havalimanı'nın güvenliğine ve canlı bomba ya da bombalı araçlı saldırı olabileceğine ilişkin bir emirdi. Nitekim 15 Temmuz öncesinde her iki havalimanına da terör saldırısı olmuştu. Ayrıca biz havalimanındayken çevremizde provokatör unsurlar vardı. Buna rağmen canlı bir kimseye ateş etme emri vermedim. Limanda canlı bomba olabileceğinden tedbirli davranıyordum. TSK içinde bir grubun darbe yaptığını ilk kez ana girişte öğrendim. Ömer Korkut albay ile kışlaya dönüşü değerlendirdim. Dönüş yolumdaki iradem ve somut olarak yaptığım eylemler kamera görüntüleriyle ortadadır. Dönüş kararından sonra vatandaşın elimi öptüğü ve beni havaya attığı görüntüler vardır. Dönüş kararı verdiğimizde ne Cumhurbaşkanı ne Başbakan ne de Birinci Ordu Komutanı açıklama yapmıştı. Dönüşe kadar polislerle yan yanaydık. Bizim darbeci olmadığımıza kanaat getirdiler ki bize karşı herhangi bir müdahalede bulunmadılar. Yalnız sıralı amirim olan tugay komutanımdan emir aldım. Tabur personelim de benim emrimle kışladan çıkmıştır. Personelim masumdur, mutlak itaat gereği emirleri yerine getirmişlerdir."
Serbülent Eken, kışladan çıkarken ve sonrasında suç kastı olmadığını savunarak, "Sıralı amirlerim bana 'Meclise gideceksin' emri verselerdi darbeden şüphelenirdim. Darbe benim aklımın ucundan geçmedi. İddia makamının iddialarının ispatını istiyorum. Üzerime atılı suçlamalar ifadelere dayanmaktadır ve iftiralardan ibarettir. Özellikle bazı astlarım tarafından hakkımda atılan iftiralar 15 temmuz sonrası psikolojilerindendir. 'Polise ateş etti' diyen 2 uzman hariç hepsine hakkımı helal ediyorum." şeklinde konuştu.
Duruşmada savunma yapan diğer sanık da FETÖ üyesi olmadıklarını ve darbe girişimine iştirak etmediklerini savunarak tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Duruşmaya yarın sanıkların esasa ilişkin savunmalarının alınmasıyla devam edilecek.
14.06.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi karşısında bulunan salonda yapılan duruşmaya, 40'ı tutuklu 43 sanık ile avukatları katıldı. Duruşmada, bazı müştekiler ve Cumhurbaşkanlığı avukatı da hazır bulundu. Duruşmayı, şehit Mahir Ayabak'ın ailesi ve şehit Erol Olçok'un eşi Nihal Olçok da izledi.
Sanıkların esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanları alındı.
Tutuklu sanıklardan eski sözleşmeli er Muhammet Ömer Saldanlı, olay tarihinde binbaşı olan sanıklar Yusuf Yenihayat ve eski Albay Yusuf Özdemir'i yargılama aşamasında tanıdığını söyledi. Havalimanında arkasında oturduğu araca, emir üzerine bindiğini anlatan Saldanlı, "Emir üzerine araca bindim, kasada oturuyordum. Aracın nereye gideceğine ben karar vermedim." dedi. Havalimanında, halk arasında mahsur kalmış askerleri kurtarmak için havaya ateş ettiğini iddia eden Saldanlı, "Havalimanının her bölgesine ateş edilmiş. Ben zaten ateş ettiğimi söylüyorum. Çünkü suçsuz olduğumu biliyorum. Ben bir asker olarak ne yaptım da 3 senedir tutukluyum? Savcı Bey diyor ki 'Mahir (şehit Mahir Ayabak) burada vuruldu. Mahir pistte vuruldu. Ben pistte ateş etmedim. Benim ateş ettiğim yerlerde yaralı bile yok. Benim 5-10 yıldan beri cüzdanımda bulunan 1 Dolar, F serisiymiş ve dosyada delil yapılmış. Cebimde 1 Riyal de vardı o yazılmamış. Benim para koleksiyonum dahi vardı. Nereden bilirim bu paranın F serisi olduğunu?" diye konuştu.
Saldanlı, duruşmalarda çocuk yaştaki kişilerin tanık olarak ifade verdiğini ve bu tanıkların olay gecesi karanlıkta izli mermileri gördüklerini beyan ettiklerini belirterek, "Birçok kişi o gece Mahir'e ateş edenin mavi tişörtlü olduğunu ve benim de mavi tişört giydiğimi söyledi. Benim üzerimde hücum yeleği de vardı. Hatta altımda eşofman vardı ama kimse bunu söylemedi. Öte yandan yaralıların hastane raporlarıyla ve şehitlerin ölüm raporlarına bakın hangisinde G3 mermisi geçiyor? Ben kendi halimde sözleşmeli bir erdim. Ne etliye ne sütlüye karışırdım." şeklinde beyanda bulundu. Hiçbir şekilde örgüte bağlı olmadığını iddia eden Saldanlı, "Ben ateş ettim, benimle beraber birkaç kişi daha ve arkasına oturduğum aracın içindekiler de ateş etti ama ben bunu ispat edemiyorum. Ben Hava Harp Okulu'nda sözleşmeli er sporcuydum." ifadelerini kullandı.
"Kule nasıl işgal edilir bilmiyorum"
Tutuklu sanık eski Binbaşı Yusuf Yenihayat da havalimanındaki kulenin işgal edilmesinden sorumlu olduğunun belirtildiğini ancak bunun gerçeği yansıtmadığını öne sürdü. Yenihayat, kuleye ulaştıklarında uçuşların zaten durmuş olduğunu iddia ederek, şöyle devam etti:
"Dünyanın hiçbir yerinde kulenin ele geçirilmesi diye bir şey yoktur. Uçak kaçırma, uçağa bomba koyma vardır ama böyle bir şey yoktur. Bir kule nasıl işgal edilir bilmiyorum. Ben savunmalarımda ne yaşadıysam size onu anlattım ama inanmadınız. İddia makamı kule trafiğinin benim tarafımdan yönlendirildiğini iddia ediyor. Ben zamanımı orada giriş katında geçirdim. Uçuşlar durmuştu, kuleye komutanların uçuşları durmasın diye gittim."
Kuleyi sanık Mustafa Kol'dan devralmak için gittiğinin söylendiğini belirten Yenihayat, "Ben o günden önce Mustafa Kol diye birini tanımıyordum. Sonra kulenin kapısına polis olduğunu söyleyen kişiler geldi. Bu kişilerin polis olduğundan emin olmaya çalıştım. Ancak bu kişilere karşı herhangi bir tehditte bulunmadım. Kısa bir süre sonra duyduğum seslerden anladığım kadarıyla tanımlayamadığım bir grup da kapıya geldi. Kulede ateş etmedim. Özel harekat polisinin burnundan yaralanmasına sebep olan kişi ben değilim. Kimseyi öldürme kastım yoktu. Orada asıl öldürülmeye çalışılan bendim." ifadelerini kullandı.
"Erleri sabır gösterdikleri için kutladım"
Tutuklu sanık eski Albay Yusuf Özdemir ise havalimanına terör saldırısına karşı önlem için gittiklerini öne sürerek, pasaport noktasındayken polisin kendilerini gözaltına almaya geldikleri anlardan bahsetti. Özdemir, linç edilmekten kurtulmak için bir odaya girdiklerini, bu odanın küçük ve L şeklinde olduğunu savunarak, "Dışarıdan sesler geliyordu. 'Bize komutanları verin.' diye bağırıyorlardı. Askerlerle beraber şok içindeydik. Kalabalıktık ama bir süre sonra sayımızın azaldığını anladım. Ne olduğunu sorduğumda erlere tişört giydirilip başka bir yere alındıklarını öğrendim." dedi.
Resmi kıyafetli bir özel harekat polisi gördükten sonra polisin olay yerine geldiğine emin olduğunu iddia eden Özdemir, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Erlere, 'Arkadaşlar polis burada, herkes silahını teslim etsin buradan ayrılıyoruz.' dedim. Emrimle beraber arkadaşlar silahlarını teslim edip koşmaya başladılar. En son kapıdan çıkarken sivil görevli benim silahımı istedi. Arkadaki kalabalığı gösterdim. 'Hala beni istiyorlar sen olsan silahını verir misin? Güvenli bir yerde veririm.' dedim. Askerlerin beklediği odaya beni de aldılar. Erlere tişört giydirmişlerdi. Ben bir yere oturdum silahım elimdeydi hala. O gün sosyal medyaya hiç bakmamıştım. Orada baktım, okuduğum haberler inanılmazdı. Burada erleri sağduyulu olmaları yönünde uyarıp sabır gösterdikleri için kendilerini kutladım."
Darbe girişimi öncesi yapılan hazırlık toplantısına katılmadığını ileri süren Özdemir, havalimanına gitmeden önce Hava Harp Okulu bahçesinde darbeye ya da sıkı yönetim kararı alındığına dair herhangi bir konuşma yapmadığını iddia etti.
Duruşma, bir üye hakimin sağlık sorunu nedeniyle, Yusuf Özdemir'in esasa ilişkin savunmasının alınmasına devam edilmek üzere 17 Haziran'a ertelendi.
MÜTALAA
Esas hakkındaki mütalaada, eski Kurmay Albaylar Barbaros Akça, Ömer Korkut ve Mustafa Kol, eski Kurmay Yarbay Serbülent Eken, eski Albay Yusuf Özdemir ile eski Binbaşılar İsa Öztürk ve Yusuf Yenihayat'ın da aralarında olduğu 150 sanığın "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılması, 5 sanık hakkında bu suçla ilgili kasten hareket etmediği gerekçesiyle ceza verilmesine yer olmadığına hükmedilmesi istendi.
Eski Başçavuş Aslan Özkan'a "kasten öldürmeye azmettirme", "kasten öldürmeye teşebbüse azmettirme" suçlarından 2 kez müebbet hapis cezası verilmesi istenen mütalaada, eski sözleşmeli erler Muhammed Ömer Saldanlı, Yasin Keçeli ve Metin Uçar'a da "kasten öldürme" suçundan müebbet, 4 kez de "kasten öldürmeye teşebbüs etme" suçundan 36'şar yıldan 60'ar yıla kadar hapis cezası verilmesi talep edildi. Mütalaada, eski Binbaşı Yusuf Yenihayat'ın 8 kez "kasten öldürmeye teşebbüs etmek" suçundan 72 yıldan 120 yıla kadar hapisle cezalandırılması talebinde bulunuldu.
Mütalaada, yeterli ve inandırıcı delil olmadığı gerekçesiyle iki sanığın tüm suçlardan beraati, 50 sanığa "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" suçundan altışar yıldan 307'şer yıla kadar hapis cezası verilmesi istendi.
Ayrıca 8 sanığın "ağırlaştırılmış yaralama" suçundan altışar yıla kadar, 15 sanığın "konut dokunulmazlığını ihlal etme" suçundan 14'er yıla kadar, 18 sanığın "hava ulaşım araçlarını kaçırma veya el koyma" suçundan birer yıldan üçer yıla kadar, bazı sanıkların da "kamu hizmetlerinden yararlanma hakkının engellenmesi" suçundan ikişer yıldan beşer yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep edildi.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-22 Aralık (2017) 'İstanbul 159 sanık Darbe/Atatürk Havaalanının İşgali' davası
(15 Haziran 2019, 15:41)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: